Dicle günlükleri

20 Aralık 2012 Perşembe

| | |
     Size günlük yazısı yazayım mı? Yazarım tabii. Allah allah, gelmiş bir de soruyorum. Benim çiftliğim, benim çöplüğüm burası. Horoz da benim tavuk da benim. Saksı değilim.


     Şu şarkıyı her gönderime, her yazıma koyabilirim. O yüzden hazırlıklı olun siz. Lakin hiç duygusal bir şeyden bahsedemeyeceğim size. Şarkı her ne kadar hüzünlü olsa da benden olmuyor o hüzün.
     Bugün fark ettim ki aklımda ders, sınav yoğunluğu, okunacak kitaplar, gidilecek filmler, sergiler dışında hiçbir şey yok. Hiçbir sorunum yok bunlar dışında. Aşk mı? Yok. Sevgili mi? Yok. Hoşlanmak? Yok. Platonik? Yok. Ailevi mesele? Hayır. Hiçbir dert yok kafamda. Dersler elbette ki çok büyük dert, amenna. Ötesi yok. Aylak Adam'ı tekrar tekrar okuyayım, ezberleyeyim. Tarih ezberleyeyim. Alıntıları defttere yazayım. Bu mu yani?
     Sıkılıyor muyum diye düşünecek olursanız, sıkılmıyorum da. Bir insan ev hayatını benim kadar gerçekten sevemez. Çok iddialıyım bu konuda. En iddialı olduğunuz yönünüz, en çok güvendiğiniz özelliğiniz deseler ev hayatıyla aşk yaşamam derim. Gerçi derslere git, sınavlara git ev hayatı da göremiyorum çoğu kez.
Uykudan artık vazgeçtim, bunu biliyor muydunuz? En sevdiğim şeydi uyku benim. Gerçekten. 5 dakika için ne pazarlıklar yapıyordum. İnsanlar değişiyor işte. Öncelikleri değişiyor. Önceliğim ne? Söylemeyeceğim, siz bulun.

     Sabah uyandım, kafamda bir sürü Prens Sabahaddin, Baltalimanı Antlaşması, Vahdettin dönüp duruyordu. O neydi bu neydi diye söylene söylene ders çalışıyorum. Camdan bakınca ne göreyim bir de? Kar yağmış. Her yer beyazlamaya başlamış bile, ki sabah 7 daha saat. Olsun dedim, diner dedim. Meteoroloji de havayı koklayan adam da diner demişti çünkü! Yarın gelecekti o kar! Dinmedi... Ama ben hala nasıl ders çalışıyorum var ya. Ses kayıtlarını dinliyorum çılgınlar gibi. Bir yandan notlara bakıyorum. Sonra baktık benim taksiden başka herhangi bir ulaşım aracıyla okula gitmeme imkan yok, ananeme arattırdım yan komşuyu. Adam tamam dedi, 3-3 buçuk gibi gelir alırım dedi. Saat 2 oldu, anam. Yollar kapandı, kar küreme araçları kayıyor yolda. ADETA BUZ PİSTİ. Böyle haberlerin hastasıyım. Neyse.

     Çatur çutur sesler geldi, koştum hemen cama, noluyor dememe kalmadan evin önündeki çam ağacının dallarından biri intihar girişiminde bulunmuş, iki seksen yerde yatıyor. E yol kapandı. Komşu da gelemem dedi, her yer kapalı hareket edemiyor arabalar dedi. 5'te sınav?? diye dolanıyorum evin içinde. O ara bir daha düştü çam ağacından bir parça ve elektrik teline hasar verdi. Çat çat patlıyor elektrik teli. 20 Aralık'ta öleceğim, 21'i göremeyeceğim diye yanarken ben neyse ki hala yaşıyorum.
     Hocaya mail attım, doğrucu başıyım sonuçta ben. Kadına gidip de "2 günlük raporum var bana telafi sınavı yapacaksın hoca!!!" diye artistlik yapmam, bu kadına yapmam. Uzun uzun açıkladım. O da Kadıköy'den geldiğini, zorlukla geldiğini söyledi. Sınavı yapacağım ama finalde bir soru fazladan yazarsın kompozisyon olarak vize yerine sayarım dedi. Elleh dedim. Ne diyeceğim? Başka seçeneğim yok ki. Sokak kapalı iki taraftan da kapandı düşen çamlar yüzünden.
    Hala oturuyorum evde anlayacağınız. Çamlar düşüyor. Toplamda 10-11 tane çam kütüğü yerde an itibariyle. Ortaçgil, Birsen Tezer, Jehan, Ceylan Ertem konseri de kaldı. Geçmiş ola. Fizy canlı yayın yapacakmış. İzlerim belki.

    Aylak Adam alıntılarıyla döneceğim sizlere. Hoş kalın.

http://www.youtube.com/watch?v=67xr_KKPTHE Bu da son şarkım olsun.





2 yorum:

Peyton Sawyer dedi ki...

Dicleee! Hoş geldin bloggera. :)

Dicle dedi ki...

Ehe teşekkür ediyorum, hoş buldum (:

Yorum Gönder